top of page

23.10.2021 / Troika +3

Kapı; sınırlayıcı, serbest bırakan ya da muhafaza eden geçiti sembolize eden bir nesne ve soyut anlamları ile bir sembol olmakla beraber, özgürlüğün ya da tutsaklığın arasında bir sınır teşkil etmez. Bu bağlamda ana aktör değildir. Sembol ve nesne olmanın dışında ona bağlam yüklemek, evrenin hiçliği- birliği, sonlu ya da sonsuzluğu döngüsünde insanın algısı, duygu ve düşünceleri buna verdiği yaratıcı tepkilerle şekillenmektedir.

Metafor yaygın dilde ‘eğretileme’ yani ‘alışılagelmişin dışında’ kullanılması olarak dile çevrilmiştir. Düşünceleri şekillendirmede metafora başvurulur. Kapı metaforunda incelenen durum çerçevesinde, insan yaşamında kapının hem sınırlayıcı hemde birleştirici dili üzerine yoğunlaşılmıştır.

Nesnel bir yapı olan kapı, zamanla fonksiyonel özelliklerinin yanısıra sembolik olarak anlam çokluğu kazanmaktadır. Kapı nesnel ifadenin dışında, anlatılmak istenen hikayenin göstergesi olmuştur.

Güncele entegre olan kapı sözcüğü; mecaz anlamıyla günceli daha kolay veya daha farklı ifade etmeye olanak sağlamaktadır.

Kapı imgesi kavramsak ve sonsuz anlam çeşitliliğine sahiptir. Nesnel dünyanın yanında, idealar dünyasında çokça rastlanılan bu kavram bir metafır olup gösteriş hilesi yansıtmaktadır.

Gündelik yaşantımızda karşımıza çıkan bu varlık ve eğretilemelerin (metafor), an içinde hislerimiz ve düşüncelerimizle tecrübe ederken, sistematik ve bilimsel açıdan yorumlamada çoğunlukla gözardı edilmektedir. (zaman içerisindeki anlamsal yolculuk)

‘Doğru algılama’ ve ‘bilgi’ iki ayrı dünyayı oluşturmaktadır. Yaşama baktığımızda, bir görünen vardır, birde ideada görüneni anlama, algılama vardır.

Tarih boyunca bu kelimelerin evrimleri, kazandıkları anlamlar ve dönüşümleri.

‘Kapı metaforu’ ifadesi tanımlanmış ve soyut- somut- simgesel ve imgesel anlamıyla, anlamsal çarpıtmaları ile irdelenmiştir.

Bir çok dilde, gelenek ve görenekte karşı karşıya kaldığımız- kalacağımız ve yaşam boyu kavram anlamını koruyacak olan ‘Bab’ sizinle.

17.12.2022 / Rumeli Han

Kalbin içinden, kalbinden bir yerden çıkmışım. Bulunduğum evrende duygularımla harmanlanırken yeryüzünü yöneten dört erdemi de üzerime almalıymışım. “Akıl-İtidal-Doğruluk ve Kudret.” Ben dünyanın ruhuyum. Bilirkişiliğim kendi üzerime. Buradayım… Kendim; akıntıda sürüklenmiş, meraklı, istekli biraz da bekleyişteyim.

Dünya kaldırımlarında ilgisizliğin elinden kurtardığım her şeyleyim. Büyüyecek, arttıracak olan benim. Derinlerde tutunan köklerimden gelen gücü hissediyorum. Katı, yoğun ve sabitliğimin yanında bir akışkanlığım var. Üzerime anlar cereyan ediyor ve bu tüm buruşukluklara rağmen aktif düzen ve elde edilen enerji ile yaşamın yaşanması gerektiğini bana anımsatıyor. Tutunurken kurguladığım, kurgularken kaybolduğum geçitlerden geçiyorum. Geçitlerin kalıcılığı merak konusu. Merakıma yenik düşüyorum ki düşecek yerim bile kalmamış. Etrafta aşkın bir biçimsizlik hakim. Zihnimin yönetiminde dolanıyorum, dolaşıyorum, dolaylaşıyorum.

Anlar biriktikçe anılardan kaçıyorum. Kaçarken benimle gelenler; kucakladıklarım ve ayağıma takılanlar da oluyor. Eşit olmayan tüm zaman kullanımlarının değerlerini belirliyorum. Kullanımlarına bağlı olmaksızın; beklentiler ve gerçekler arasındaki mesafenin kısalığından mutluluk duyarken, bu değeri belirleyen durumları araştırıyorum. Zamanın merkezi, nedeni ya da sonucu olmak; kendi ekseninde ileriye dokunma gücünü bana veriyor, uzanıyorum. İzler ellerimde.

Küratör: AYDAN UZUN

bottom of page